Tags:

Peyzajı, insanın yaşadığı çevreyle arasında kalan fiziksel mekanları birleştiren arayüzler olarak değerlendirerek mimarlıkla ilişkilerini araştıran Praxis Kurucusu Peyzaj Mimarı Enise Burcu Derinboğaz,  önümüzdeki yıllarda kentlerin en önemli gündemi haline geleceğini belirttiği “Ekolojik Restorasyon” çalışmalarının yapılı çevrenin geleceğini kurgulamak açısından çok önemli olacağına dikkat çekiyor. Bu alanda birçok çalışmayı hayata geçiren Derinboğaz, içinde bulunduğumuz koşullara rağmen, kent ve kırın kendi doğasıyla bütünleşebileceği bir senaryonun mümkün olabileceğini vurguluyor.

Peyzajın süreç içerisinde büründüğü farklı halleri inceleyerek, peyzaj mimarlığı ve kentsel tasarım hizmetleri veren Praxis Kurucusu Peyzaj Mimarı Enise Burcu Derinboğaz, günümüz tüketim dünyasında, ekosistemin geleceğini ele alarak, “Ekolojik Restorasyon” sayesinde ekosistem dengesinin yeniden kurulabileceğinin altını çiziyor.

“Yaşadığımız çevreyi yalnızca bize, insana aitmiş gibi yaşıyor ve tüketiyoruz. Ortak yaşam alanlarımızın önemini de doğal afetlerle karşılaştıkça, bozuk altyapıların yarattığı sağlıksız koşullarda barınmak zorlaştıkça ve daha önemlisi sağlık problemleri ve ekonomik sıkıntılar yaşamaya başladıkça hatırlıyoruz” diyen  Enise Burcu Derinboğaz, “Ekolojik Restorasyon” adı altında, ekosistemleri analiz edip tahribatlarını ölçümleyen ve yok olan canlı varlıkların yeniden kazanılması için süreçler tasarlayıp bunu hayata geçirecek adımları kurgulayan çok disiplinli çalışmalar yürütüldüğünü, bu sayede geri dönüşü olmadığını düşündüğümüz çevre problemlerine bile tasarım ve mühendisliği birleştirerek gerçekçi çözümler üretebildiğini vurguluyor.

Derinboğaz’ın belirttiğine göre bu prensiplerle çalışılan projeler kağıt üzerinde iyi bir tasarım olmaktan çok, zaman, değişim ve olasılıklarla ilgili pek çok kaygıyı taşıyor. Bu sebeple 20-50 yıl aralığında stratejiler oluşturuluyor. Bunun için gereken fiziki koşulların kurgulandığını belirten Enise Burcu Derinboğaz durumu şöyle örneklendiriyor: “Örneğin çöplük alanları rekreasyon alanlarına, uzun vadede ormanlara dönüştürülüyor; taşkın korkusuyla kapatılan dere yatakları açılarak kent yaşamına kazandırılıyor; yok olan bir tür yüzünden önce hayvan varlığının dengesi, sonrasında tüm bitki örtüsü değişen alanlar tedavi edilebiliyor. Bu ve bunun gibi örnekler uzun süreçlere dayandığından arkasında sağlam duran bir iradeyi de şart koşuyor. Çünkü işin özü; kuşların, balıkların, ya da bitki örtüsünün kaybolduğu, bozulmuş bir ekosistemi iki kamyon bir kepçeyle geri getirmek mümkün değil. Altüst olan dengeleri yeniden tasarlamak, flora ve faunada yok olmuş türleri tespit edip geri gelmelerini sağlayacak çekim stratejilerini belirlemek, popülasyon ekolojilerini anlamak ve süreçleri tasarlayarak aşamaları takip etmek gerekiyor. Bu karmaşıklığın içinden çıkabilmek de tasarım ve mühendisliğin bir araya geldiği çalışma yöntemlerini zorunlu kılıyor. Bu sebeple havası, suyu temiz kentler için geri kazanmak istediğimiz dengeleri sağlamak, yalnızca milyon metrekarelerce yeşil alan yapmaktan geçmiyor. Bu yeşil alanların ekolojik değerleri ve yer bulduğu mekana katkıları büyük farklılıklar gösterebiliyor.”

“Kentsel tasarım, planlama veya peyzaj mimarlığı olarak yürütülen her proje, ekolojik restorasyon değildir.”

Kentsel tasarım, planlama veya peyzaj mimarlığı olarak yürütülen her projenin ekolojik restorasyon olmadığını vurgulayan Enise Burcu Derinboğaz’a göre kamu yararı amacıyla hayata geçirilen bir projenin ‘restorasyon’ olarak nitelendirilebilmesi, belirli bir hat boyunca ekosistem gelişmesini başlatması ve daha sonra çok az insan müdahalesiyle, hatta hiç insan eli değmeden bunu izleyen gelişmelere yönlendirecek otojenik süreçlere izin vermesini gerektiriyor.

Ekolojik restorasyon kapsamında birçok çalışmaya da imza atmış olan Peyzaj Mimarı Enise Burcu Derinboğaz, bu çalışmaların her birini birçok katman üzerinde kurgulamış. Lüleburgaz Tosbağadere Yarışması’nda Eşdeğer Ödül Kazanan Projesi Park Nebula’nın onarıcı bir peyzaj örneği olarak değerlendirilebileceğini belirten Derinboğaz, projeyi “Ergene Havzası’nda yer alan parklarda, çevredeki endüstriyel kirliliği görünür kılmayı hedefleyen inovasyona adanmış yeni bir park modeli” olarak tanımlıyor. Yıldızların ömürlerinin tamamlamadan önce uzaya saldıkları gazlar sayesinde oluşturduğu yeni minik yıldızlar ve bunların yaptığı gaz püskürmesi ile oluşan “Nebula”, proje alanında bulunan derenin eski izinin ömrünü tamamlamış bir yıldızı andırması sebebiyle burada oluşturulacak yeni onarıcı peyzajın dokunduğu ve bütünleştirdiği programların bir metaforu olarak değerlendirilmiş. Toprak onarıcı, hava onarıcı ve su onarıcı bulutlardan meydana gelen üç kısımdan oluşan projede, üç buluta heterojen biçimde yayılmış olan Nebula sensörleri toprak, hava ve sudaki kirletici değerleri ölçüyor ve buna bağlı olarak ışık yerleştirmesinin rengi değişiyor. Böylelikle Nebula bulutları Tosbağa Dere’nin toprağını, havasını, suyunu temizlerken, pembeden yeşile uzanan skalasında Lüleburgaz’ın toprak, hava ve suyunun kirlilik oranlarıyla ilgili kentlileri uyaran bir aydınlatma sistemi olarak çalışıyor. Proje ekolojik restorasyonun yanında kamu bilincinin de oluşturulması gerektiğini vurguluyor.

Enise Burcu Derinboğaz, Yaşam Vadisi Uluslararası Fikir Yarışması’nda 3.’lük ödülü kazanan bir diğer projesinde ise Beylikdüzü Kavaklı Vadisi’nde bulunan çeşitli habitatları ve toplulukları bir arada uyumlu bir şekilde çözebilmek için tasarlanmış, sürekliliği olan bir ağ üzerinde yaşayan bir mozaik oluşturmayı öneriyor. Vadiye yayılan bütüncül bir hidroloji altyapısı önerirken, su debisini ve su ekosistemlerini katalize ederek tüm canlı varlığını arttırmayı öneren proje, vadiye düşen tüm yağışın yine vadi içerisinde kalabilmesi, buharlaşmanın azaltılarak suyun sarnıçlarda biriktirilmesi, süksesyonu hızlandıracak altlıkların oluşturulması, habitat üretkenliğinin teşviki için stratejiler gibi altyapı önerilerinden oluşuyor.

Çamlıbel’de çeşitli ekosistemleri korumak ve canlandırmak amacıyla bir dizi habitat önerisinden oluşan “Çamlıbel Kıyı Habitatları” projesinde ise Enise Burcu Derinboğaz, yıpranmış deniz ekosistemini canlandırmak için biyokafesler kullanarak deniz canlılarının çoğalmasını ve kıyıya yaklaşarak yaşam alanlarını oluşturmalarını sağlayacak yeni sistemler kullanılması öneriliyor. ‘Akuakültür alanları’ yaratmak için biyokafes sistemlerinin, kıyı kesitlerinde, açık denizlerde, mendireklerde ya da dolgu alanlarda farklı noktalarda değişen tekniklerle uygulanabileceğini belirten peyzaj mimarı, bir kısmının kentliler tarafından gözlemlenebileceğini ifade ediyor. Keşif rotasının bu deneyimi içine aldığı belirtilen projede, bu altyapının yalnızca Çamlıbel’de bir pilot proje olarak başlatılması ve uzun vadede Mersin sahil şeridine yayılması öneriliyor. Bu stratejinin, yerel balıkçılığın teşviki, kıyıların ekolojik ve sosyal olarak canlanması, dahası kamunun deniz ekosistemlerinin kent hayatı için önemine dair bilinçlendirilmesi gibi sonuçlar doğurması bekleniyor.

Bir diğer örnek olarak Başakşehir yerleşkesi için sürdürülebilir peyzaj stratejilerini incelediği Başakşehir Oyakkent projesinin üç peyzaj yaklaşımından oluştuğunu belirten peyzaj mimarı, bunları toprak ıslahı, tasarlanmış ve doğal haline bırakılmış alanların dengesi ve akıllı drenaj sistemi olarak tanımlıyor. Bu katmanlar dahilinde toprakta bulunması gereken ve eksik olan elementler belirleniyor, hem ekolojik hem ekonomik açıdan sürdürülebilir bir peyzaj oluşturmak için bakım gerektiren alanlarla doğal haline bırakılan alanlar dengeleniyor, araziye düşen suyu tutmak ve korumakla ilgili stratejiler üretiliyor.

Bugün içinde bulunduğumuz koşullara rağmen, bu konuda yapabileceğimiz çok şey olduğuna inandığını belirten Enise Burcu Derinboğaz’a göre çöplük alanlarını rehabilite edebilir, taş ocaklarını yeniden doğaya döndürebilir, değişen su seviyelerine karşı şimdiden adapte olabilecek sistemler geliştirerek gerekli önlemleri alabiliriz. “Şimdiye kadar kurmuş olduğumuz sistemleri, altyapıları yeniden düşünerek, gerektiği durumlarda yıkarak ve kent ya da kırın kendi doğasıyla bütünleşebileceği hale gelebilmesinin yolunu açmak ‘Ekolojik Restorasyon’ sayesinde mümkün. Sele karşı başımıza gelmeden adımlar atabilir, insan hayatını korumak için riskleri azaltacak mimari kararlar alabiliriz. Balıkçılık tamamen yok olmadan denizlerimizi kurtarabilir, balıkları, ardından da kuşları yeniden sularımıza geri döndürebiliriz” sözleriyle ekolojik restorasyonun, ekosistemin geleceği için zorunlu olduğunu belirten Derinboğaz, bu konunun önümüzdeki yıllarda kentlerin en önemli gündemi olacağının altını çiziyor.